-
1 жаль
yazık; maalesef* * *1) безл., → сказ. yazıkжаль бедня́жку — yazık zavallıcığa
мне жаль э́того па́рня — oğlana acıyorum
мне всегда́ бы́ло жаль их — onlara hep acıdım
ра́ди тако́го де́ла де́нег не жаль — böyle bir iş için paraya acınmaz
жаль, что... — yazık ki...
купи́л бы, да, жаль, де́нег нет — alırdım, yazık ki param yok
мне жаль (своего́) вре́мени — zamanıma yazık
ей жаль продава́ть дом — evi satmaya kıyamıyor / acıyor
жаль поте́рянного вре́мени — kaybolan zamana yazık, kaybedilen zamana yazık oldu
мне для тебя́ ничего́ не жаль — senden hiç bir şey esirgemem
2) → вводн. сл. maalesef -
2 кызганычка каршы
yazık, ne yazık, ne yazık ki, maalesef -
3 жаль что
yazık ki -
4 jammer
yazık -
5 κρίμα
yazık, günah -
6 yazıq
yazık -
7 schade
yazık -
8 yazıq
yazık -
9 shame
n. utanç, utanma, utanılacak şey, ayıp, yüz karası, leke, yazık————————v. utandırmak, mahçup etmek, ayıp etmek, yazık etmek, namusunu kirletmek, tecâvüz etmek* * *1. utandır (v.) 2. utanma (n.)* * *[ʃeim] 1. noun1) ((often with at) an unpleasant feeling caused by awareness of guilt, fault, foolishness or failure: I was full of shame at my rudeness; He felt no shame at his behaviour.) utanç, mahcubiyet2) (dishonour or disgrace: The news that he had accepted bribes brought shame on his whole family.) utanç, şerefsizlik3) ((with a) a cause of disgrace or a matter for blame: It's a shame to treat a child so cruelly.) ayıp, yazık4) ((with a) a pity: What a shame that he didn't get the job!) yazık, ayıp2. verb1) ((often with into) to force or persuade to do something by making ashamed: He was shamed into paying his share.) utandırmak, mahcup etmek2) (to cause to have a feeling of shame: His cowardice shamed his parents.) yerin dibine geçirmek, rezil etmek•- shameful- shamefully
- shamefulness
- shameless
- shamelessly
- shamelessness
- shamefaced
- put to shame
- to my, his shame -
10 schade
inv yazık;es ist \schade, dass er nicht gekommen ist gelmemiş olması yazık;das ist aber \schade! ah, ne yazık!;es ist \schade um jdn/etw bir kimseye/şeye yazık oldu; -
11 кызганыч
1. yazık, ne yazık, ne yazık ki, maalesef2. zavallı, acıklı -
12 hebâ
arapça هبا boş. hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak. -
13 heder
arapça هدر yazık olma, boşa gitme. heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak. -
14 dommage
-
15 обидно
1) incitecek / gücendirecek / gönül kıracak biçimde2) безл., → сказ., в соч.мне оби́дно слы́шать тако́е — böyle lafları duymak ağırıma / gücüme gidiyor
нам оби́дно за него́ — onun hesabına üzülüyoruz
оби́дно, что ты не пришёл — gelmediğine yazık oldu
как оби́дно! — ne yazık!
-
16 pity
n. merhamet, acıma, acınacak şey, yazık————————v. acımak, merhamet etmek* * *merhamet* * *['piti] 1. noun1) (a feeling of sorrow for the troubles and sufferings of others: He felt a great pity for her.) acıma, merhamet2) (a cause of sorrow or regret: What a pity (that) she can't come.) yazık2. verb(to feel pity for (someone): She pitied him; She is to be pitied.) acımak, merhamet etmek- piteous- piteously
- piteousness
- pitiable
- pitiably
- pitiful
- pitifully
- pitifulness
- pitiless
- pitilessly
- pitilessness
- pityingly
- have pity on
- take pity on -
17 unfortunately
adv. maalesef, ne yazık ki, aksi gibi* * *maalesef* * *adverb I'd like to help but unfortunately I can't.) ne yazık ki, maalesef -
18 unhappily
adv. ne yazık ki, maalesef* * *1) (in a sad or miserable way: He stared unhappily at her angry face.) mutsuz bir şekilde2) (unfortunately: Unhappily, I shan't be able to see you tomorrow.) ne yazık ki, maalesef -
19 unluckily
adv. maalesef, ne yazık ki* * *adverb (unfortunately: Unluckily he has hurt his hand and cannot play the piano.) ne yazık ki, maalesef -
20 it's a pity
çok yazık, yazık
См. также в других словарях:
yazık etmek (veya olmak) — bir şey veya kimseye zarar vermek (verilmek) Kumaşa yazık etti. Çocuğa yazık ettiniz. Masrafa yazık oldu. Adama yazık oldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık — is., ğı 1) Herkesi üzebilecek şey, günah 2) ünl. Acınma, üzüntü anlatan bir söz Yazık! Bu iş böyle mi olacaktı? 3) ünl. Kınama anlatan bir söz Yazık sana! Böyle mi yapacaktın? Birleşik Sözler yazık günah Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık günah — ünl. Büyük üzüntü ve kınama anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
günah olmak — yazık olmak Bu mala bu kadar para vermek günah olur … Çağatay Osmanlı Sözlük
esiz — yazık, esef, III, 51bkz: essiz, ısız, ıssız, isiz … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
MAA-T-TEESSÜF — Yazık ki. Esefle. Teessüfle beraber … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MAAL-ESEF — Yazık ki. Maalesef … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Candan Ercetin — Candan Erçetin Candan Erçetin Naissance 10 février 1963, Kırklareli … Wikipédia en Français
Candan Erçetin — Naissance 10 février 1963, Kırklareli, Turquie Années d activité de … Wikipédia en Français
hebâ — (A.) [ ﺎﺒه ] boş. ♦ hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. ♦ hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. ♦ hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
heder — (A.) [ رﺪه ] yazık olma, boşa gitme. ♦ heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. ♦ heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü